Koronavirüsler tek zincirli, zarflı RNA virüsleridir. Koronavirüsler dış ortama çok dayanıklı değillerdir. Ancak yeni koronavirüs için dış ortama dayanma süresi net olarak bilinmemektedir. Hızlı yayılması, tedavinin olmaması ve akciğerlere ulaşarak mortal seyretmesi virüsü önemli bir hale getirmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Çin’de ortaya çıkan yeni tip koronavirüs etkenini Severe Acute Respiratory Syndrome Coronavirus 2 (SARS-CoV-2) olarak tanımlamıştır. Bronkoalveolar lavaj sıvı örneklerinde, saptanan yeni koronavirüs (COVID19) için üç farklı suş belirtilmiştir.
Koronavirüs enfeksiyonu insanlarda basit soğuk algınlığından akut solunum sendromuna (SARS) kadar giden şiddetli hastalık oluşturur. Bunun yanında değişen derecelerde gastrointestinal sistem, böbrek, karaciğer ve nörolojik tutulum yapabilir.
İlk enfeksiyon Çin’nin Hubei eyaleti, Vuhan şehrinde görülmüştür. Bu şehirdeki bir toptan balık ve hayvan pazarında çalışan kişilerde hastalık ortaya çıkmıştır. Viral enfeksiyon bu kişilerde ateş, öksürük, solunum sıkıntısı şeklinde belirti vermiştir. Radyolojik tetkiklerde virüse bağlı iki taraflı akciğer tutulumları saptanmıştır.
DSÖ Çin raporlarına göre virüse bağlı ölümlerin ileri yaş kişilerde ve kronik hastalığı olanlarda görüldüğü belirtilmiştir. Kronik akciğer hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, kalp hastalıkları ve immün sistem bozuklukları başta olmak üzere benzeri durumlarda koronavirüs mortal seyredebilmektedir.
Vakalar Çin’de görülmesinden sonra Ocak 2020’de diğer ülkelere de sıçramıştır. Mart 2020 ile birlikte Çin’de salgın hızı yavaşlarken Güney Kore, İran ve İtalya’da artış olmuştur. Bu dönemde Dünya genelinde Türkiye dahil 100’ün üzerinde ülkede yeni korona vakası bildirilmiştir. COVID19 dünya genelinde girerek yaygınlaşarak pandemi halini almıştır.
Bulaşma öksürme, hapşırma ya da aynı ortam havasını soluma sırasında damlacık yolu ile olmaktadır. Ayrıca enfekte kişilerle yakın temas, ortak eşya kullanımı sırasında ellere, buradan da ağız, burun ve göz mukozasına bulaşabilmektedir. Esas bulaşma semptomatik hastalar üzerinden olsa da belirti vermeyen kişilerden de virüs geçişi olabilmektedir. Bulaş için önemli noktalardan biride temas süresidir. Hasta aktif kişilerle temas süresi arttıkça bulaşma riski yükselmektedir. Ancak semptomu olmayan kişilerden de bulaş bildirilmiştir.
Dış ortama dayanıklı bir vürüs değildir. Ortamdaki nem, sıcaklık, ışık miktarı, virüsün içinde bulunduğu organik madde ve kontamine ettiği yüzey alanının yapısı virüsün dış ortamda kalma süresini belirler. Bu virüsün dış ortamda birkaç saat içinde aktivitesini kaybettiği düşünülür.
Koronavirüs için inkübasyon süresi yani virüsün vücuda girmesi ile hastalığın başladığı zaman aralığı ortalama 5-6 gün (2-14 gün) dür. Bulaştırıcılık süresi tam olarak bilinmese de şikayetlerin başlamasından birkaç gün öncesi ile şikayetler bitene kadar olan dönem bulaşıcılığın olduğu düşünülür. Ancak bazı vakalarda hiç enfekte kişi ile temas olmadığı da bildirilmiştir.
Koronavirüs enfeksiyonlarının en yaygın belirtileri öksürük, ateş, boğaz ağrısı ve solunum sıkıntısıdır. Ayrıca ishal, kas ağrıları, çarpıntı, göğüs ağrısı gibi belirtiler de olabilir.
Herkeste farklı olmakla birlikte boğaz ağrısı, ateş, halsizlik gibi belirtiler ile başlayıp ilerleyen sürede virüsün bronşioller ve akciğerlere ilerlemesi ile birlikte solunum güçlüğü görülebilir. Akciğer tutulumuna bağlı hastalık ölümcül olabilmektedir. Yeni koronavirüs için Çin halk cumhuriyetinde virüse bağlı ölüm hızı %3.8 olarak bildirilmiştir.
COVID19 şüpesi olan vakalarda boğaz sürüntüsü ya da solunum örnekleri alınır. SARS-Cov-2 için bu örnekler belirlenen illerdeki merkez laboratuarlarda RT-PCR (Gerçek Zamanlı Polimeraz Zincir Reaksiyonu) ile test edilir. Bu test ile virüs RNA’sı enzimatik olarak çoğaltılıp saptanabilir. Bu testin oldukça spesifik olduğuna inanılır. Ancak duyarlılık oranı %60-70 kadardır. Bu nedenle Bilgisayarlı Tomografi bulguları virüsün neden olduğu akciğer hasarını saptamada duyarlılığı ile önem kazanmıştır.
En yaygın yardımcı labaratuar bulguları ise lenfopeni, protrombin zamanında uzama ve artmış laktat dehidrogenaz dır.
Çalışmalar bazı hastalarda RT-PCR testinin belirgin klinik iyileşmeye rağmen pozitif kaldığını göstermektedir. Bu durum semptomu olmayan kişilerde virüsün taşınabileceği endişesini doğurur.
COVİD19 Bilgisayarlı Tomografi (BT) bulgularında şunlar görülebilir;
Buzlu cam tutulum alanları genellikle çift taraflı olup dağınık, periferal ve bazal yerleşimlidir. BT de COVID19 için en önemli ayırıcı tanı bulguları periferik dağılım, buzlu cam dansitesinde tutulum ve vasküler kalınlaşmadır. Tipik olmayan diğer BT bulguları ise mediastinal lenf nodlarında büyüme, plevral sıvı (özellikle komplike vakalarda),çok sayıda küçük ince akciğer nodülleri şeklindedir.
Gebeler virüsten korunmak için öncelikle riskli yerlere ve bölgelere seyahat etmemelidir. Zorunluluk hallerinde ise gerekli önlemler alınmalıdır. COVID19 bulaşmış gebe sayısı sınırlı olduğundan gebelerin bu virüse duyarlı olduğunu gösteren ya da hastalığın anne karnındaki bebeğe doğrudan (vertikal geçiş) geçtiğini gösteren yeterli kanıt yoktur.
COVID19’lu gebelerde klinik bulgular diğer hasta kişiler ile benzerdir. Koronavirüs bulaşmış bazı gebelerde fetal distres ve erken doğum bildirilmiştir. Şimdilik virüsün anneden bebeğe vertikal geçişinin olmadığı görülmektedir. Ancak bununla ilişkili vaka sayısı yeterli değildir. Bununla birlikte anneden bebeğe geçiş olabileceği de söylenmektedir.
Gebenin şüpheli teması halinde eğer hastane yatışı gerekmiyorsa evde 14 gün boyunca kalması ve toplu alanlardan uzak durması istenir. Gebenin bulunduğu oda iyi havalandırılmalı, temiz tutulmalı, eve ziyaretçi kabul edilmemeli, ev halkının diğer üyeleri ile mümkün olduğunca ayrı kalmalı, ortak eşya kullanmamalı ve maske kullanımı önerilmelidir.
Doğum eylemi başlayan vakalar özel izole koşullarda doğum ünitesinde takibe alınır. Gebe ateş, solunum sayısı, kalp hızı, tansiyon ve oksijen satürasyonu ile yakın takip edilir. Fetal kardiyotokografi ve elektronik fetal monitorizasyon yapılır. Doğum şekli hakkında net bir öneri olmamakla birlikte bildirilen bazı vakalarda sezaryen doğum uygulanmıştır. Normal ya da sezaryen doğum için bölgesel anestezi önerilir. Doğan bebekler mutlaka COVID19 yönünden test edilmelidir.
Emzirme konusunda virüsün anne sütüne geçtiği yönünde bir durum bildirilmemiştir. Ancak bebeğin doğum sonrası ilk 14 gün ayrılmasını söyleyen düşünceler vardır. Bununla birlikte bebek beslenecekse annenin maske takması, kullanılan bütün malzemelerin temiz olması, sterilizasyon ve hijyen kurallarına sıkı sıkıya uyulması önerilmelidir.
Gebelikte COVID19 saptandığında gebelik ve doğum için uygun şartlarda izolasyon, hastalığın kontrolü, solunum sıkıntısı durumunda erken mekanik ventilasyon ile oksijen tedavisi, sıkı fetal, uterin moniterizasyon ve anne sıvı dengesinin korunması gibi tedavi ve önlemler uygulanabilir. Ayrıca her gebe için doğum zamanının duruma göre planlaması yapılır.
COVID19 için Mart 2020 itibari ile spesifik bir tedavi ya da aşı söz konusu değildir. Ancak aşı çalışmalarının sürdüğü bilinmektedir. Aşının geliştirilip test edilmesi ve hayata geçirilmesi aylar sürebileceğinden virüsün daha fazla bulaşmasını önlemek için halk sağlığı önlemleri ağırlık kazanmıştır. Özellikle kişisel hijyen, ellerin temizliği, maske kullanımı ve kalabalık ortamlarda bulunmamak korunmada önem kazanmıştır.
Sağlık kuruluşlarında hızlı tanı koyulması, enfekte vakaların karantinaya alınması ve destekleyici tedaviler ile virüs yayılımı önlenmeye çalışılmaktadır. SARS-2-CoV için spesifik antiviral ilaçlar olmasa da bazı antiviral ajan kombinasyonlarının bir miktar etkili olabileceği söylenmektedir. Koronavirüsler için aşılar SARS salgınından buyana geliştirilmektedir. Ancak henüz insanlarda kullanılmamıştır.
Tıbbi tedaviye rağmen radyolojik bulguların ilerlemesi kötü prognoz ile ilişkili bulunmuştur. Mortalite oranları %2-3 arasında değişmektedir. Çinde görülen ilk 44672 vakalık bir çalışmada hastalığa bağlı ölüm oranı %2.3 olarak bulunmuştur. Başka bir çalışmada ise hastane içi mortalite %4.3 olarak saptanmıştır.
Kaynaklar